MİSYONOMUZ
Muhterem kardeşlerim !! Yaşadığımız çevremize şöyle bir baktığımızda görürüz ki; hepimiz çevremizdeki insanların gayri ahlaki davranışlarından şikayetciyiz. Acaba neden? Ne oldu da hepimiz aynı anda etrafımızdaki herkesden şikayetci olmaya başladık? Mesala: Baba oğlundan,ana kızından,kadın kocasından ve halkın her kesimi kendilerini yöneten yöneticilerinden şikayet etmektedir. Yapılan bu şikayetler genellikle:Ya kocanın hanımını aldatması,Ya evladın ana babasına karşı saygısız davranışı,ya arkadaşın arkadaşına kazık atması, ya iyilik yaptığınız birinin size karşı olan tutumu, ya yakınlarımızın zararlı alışkanlıkları(içki,esrar,fuhuş,hırsızlık vs..gibi), yada özenerek seçtiğiniz siyasetcilerin; emanete ihanet etmeleri gibi vs.. Bu saydığım davranış bozukluklarının hepsinin ortak bir adı vardır; oda ahlaksızlıktır. Peki bu ahlak bozukluğunun sebebi nedir? Acaba bu Cehaletten mi? Yoksa okuma düzeyinin düşüklüğünden mi kaynaklanıyor? Bu konuda basit bir araştırma yaptığımızda göreceğiz ki, okur yazarlık seviyesi arttıkça ahlaki çöküş dahada derinleşmektedir. Buda gösteriyor ki ahlak;”ne irfandandır nede vicdandan,O, ancak nuru imandandır imandan” (Nede güzel demiş üstadlar üstadı Necip Fazıl) Evet kardeşlerim,sosyal yaşantımızım tüm alanlarında bizi çepeçevre saran vurdum duymazlık, ahlaksızlık,anarşi,fuhuş,içki ve esrar kullanımı gibi vs..şeyler; elbette imansızlık illetinden kaynaklanmaktadır. Öyle ise bu hastalığın tedavisine doktorluk yapacak nesilleri yetiştirmek; her Türk evledının öncelikli görevi olmalıdır. Ayrıca sadece bizim ülkemizde değil,bütün insanlığın sosyal, ahlaki, siyasi ve ekonomik olarak huzurlu yaşayabilmesi için yüksek ahlaki değerlerle mücehhez elit bir tabakaya ihtiyaç vardır. Bütün dünya ülkeleri bu elit yönetici taifesinin eksikliğini hissetmektedir.Tabiatıyla bizler de bu eksikliyi hissedip bu alanda üzerimize düşeni yapmak için kallarımızı sıvadık. İşte bu amaçla kurulan derneklerden biri olan “G.Antep Gençlik cemiyetinin” içerisinde yer alarak, bu erdemli görevi ifa etmeye çalışmaktayız. Ziira bu derneğin kuruluş felsefesi: Toplumumuzun huzur ve barış içinde yaşamasına; Gençlerin milli ve manevi değerlere bağlı olarak, temiz bir çevrede, ruhsal ve bedensel yönden sağlıklı ve ahlaklı yetişip gelişmesine katkıda bulunmaktır. Bize katılacak gençlerimize ilham kaynağı olması açısından, Hz Muhammed (as) hakkında Allah (cc)şöyle buyurmaktadır: Ya Muhammed”muhakkak ki sen engüzel ahlak üzeresin”. Bu ayetten anlaşılan, güzel ahlakın insan modeli; Hz Muhammeddir.(as) Onun rehberi ise Allah kelamı olan kur’an’dır.İşte insan, en güzel ahlak’ı elde etmek için elbette kendisini yaratan Allah’ın kitabına ve Onun uygulayıcısı olan Hz.Muhammed'e sarılmalıdır. Çünkü insanı yaratan ve onun hayat poroğramını icad eden Allah’tır.
Onun hangi koşul ve kurallarla huzur bulacağını Ondan başkası bilemez. Ve buna sahip çıkma hakkı da yoktur.
Çünkü insanın yaratılışında beşeri idolojilerin ve sistemlerin hiçbir katkısı olmadığı gibi, bu konuda onların hiçbir iradeleri de yoktur.
Bugün kapitalist ve emperyalistlerin ortaya koyduğu ahlaki anlayış,insanlığı zulme, haksızlığa ve huzursuzluğa boğmuştur.
İslam ise,insanlığın tek kurtuluş reçetesidir.
Biz müslümanlara düşen görev ise,bütün insanları Allah'ın sistemi olan islam'a davet etmek ve bu necip milletin çocuklarını milli ve manevi teçhizatla donatmaktır.
Bu konuyla alakalı bir hadis’de”ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”diye buyrulmakadır.
Geçmiş tarihler içerisinde gençlerimize örnek teşkil etmesi açısından bir hadiseyi anlatalım.
Hz.Ömer döneminde iki arkadaş sokakta kovalaşırken, bunlardan rahatsız olan bir adam onlara öfkelenerek”defolun buradan gidin” diyerek bu gençlere taş atar.
Bu hadiseye kızan gençlerden biri adamın attığı taşı alarak tekrar adama fırlatır. Bu taş adama isabet eder ve adam ölür.
Ölen adamın çocukları bu olayı Hz. Ömer’e şikayet ederler. Bunun neticesinde mahkeme kurulur ve Hz.ömer mahkemeyi başlatır.
Yapılan yargılama sonucunda adamı öldüren genç kısas cezasına çarptırılır.
Öldürüleceğini anlayan genç, Hz.Ömer’den kendisine üç gün musade etmesini rica eder.
Bu üçgün zarfında kendisinde bulunan yetim çocukların emenet paralarını onlara teslim etmek ister. Bunun üzerine Hz.Ömer o gence”eğer kendisinin yerine birisini kefil verebilirse gidebileceğini ona söyler.
Ancak genç Mekkeli olmadığı için tanıdık birini bulamaz.Ve orada toplanan kalabalığın ortasında duran heybetli bir adam görür ve ona dönerek
“ey heybetli adam, benim yerime üçgün vekalet edermisin der
Bunun üzerine orada bulunan Hz. Ebuzer gıfarı bu gencin yerine beni alın eğer üç güne kadar O gelmezse onun yerine beni asın der.
Bunun üzerine katil genç, üzerinde yetim hakkı kalmaması için yurduna gider ve yetimlerin mallarını onlara iade eder.
Ama olayın üzerinden üç gün geçmesine rağmen genç geri dönmemiştir.
Bunun üzerine halife olan Hz.Ömer,katil gencin yerine kefil olan Ebuzer’ın asılması emrini verir. Bir anda herkes bu ani karar karşısında şok yaşar!!
Çünkü hiç suçu olmayan bir insanı nasıl asarız diye kara kara düşünürken, kalabalığın arasından katil genç çıkıp geri gelir.
Bunun üzerine Hz. Ömer o gence dönerek”ey genç adam,elinde fırsat varken neden kaçıp ölümden kendini kurtarmadın” diye ona sorar.
Bunun üzerine o genç “ben bu kadar insanın huzurunda geri döneceğime dair söz verdim,eğer geri dönmeseydim bundan sonra hiçbir insan bir diğerine kefil olmayacak ve bütün insanlar artık ahde vefa kalmamış diyeceklerdi.
Sırf insanlar Allah için artık ahde vefa kalmamış demesinler diye geri döndüm der.
Bunun üzerine Hz Ömer kefil olan Ebuzer’e dönerek”ya Ebuzer, ya bu genç dönmeseydi halin nice olurdu; ne diye hiç tanımadığın bu gence kefil oldun diye ona sorar.
Bunun üzerine Ebuzer Hz Ömer’e dönerek”ya Ömer,bu genç onu hiç tanımadığım halde o kadar insanın içinden beni seçip Allah için insanlık etmemi istedi. Şayet onun bu teklifini kabul etmeseydim,bütün insanlar”artık Allah için insanlık eden kalmamış derlerdi. İşte insanlar,sırf insanlık kalmamış derlerde bundan sonra hiçbir kimse Allah için bir başkasına kefil olmaz diye kefil oldum der.
Bu mahkemeyi seyreden davacılar,bu olup bitenler karşısında şaşırır ve çok duygulanırlar.
Sonra davacılar Hz Ömer’e dönerek”Ya Ömer, biz davamızdan vazgeçtik ve bu genci bağışladık derler.
Bunun üzerine Hz. Ömer davalılara dönerek”ey davacılar,şu katilin asılması için bana yapmadığınız baskı kalmadı.
Tam şimdi bu genci asacakken neden vazgeçtiniz diye sorar?
Bunun üzerine davacılar”ya Ömer,böylesine ahde vefa ve böylesine bir insanlık karşısında nasıl merhametsizlik ederiz,
eğer biz bu genci affetmezsek,bütün insanlar artık merhamet eden kalmamış derler. Sırf Allah için hiç merhamet kalmamış demesinler diye bu genci affettik”derler.
İşte İslam ahlak’ı ile yetişmiş sahabenin ve gençlerin sosyal olaylar karşısındaki tavrı bu !! Ya şimdi ki Müslüman'ın hali !! Söz verip sözünde duran,kendine yapılan iyiliği unutmayan ve velevki aleyhine bile olsa başkalarını bağışlayabilen kaç kişi var ? Sonuç olarak bizde deriz ki: Eğer bizlerde yüzyıllardır İslam ahlakıyla dünyaya hükmetmiş bir ecdadın torunları olmak ve onların mirasına sahip çıkmak istiyorsak;
kendimize model olarak Hz Muhammed’i rehber olarak da kur’an’ı kerimi seçmek zorundayız. Çünkü herkesin dönüşü Allah’adır.
Onun katında en hayırlı insan ahlakı en güzel olandır.O,hesap sorucu olarak yeter.Allah'a emanet olun. Vesselam.
Arş.Yazar Metin Çağlı (Abdulmetinhoca)
Web.www abdulmetinhoca.com.
Tarih : 2 Mart 2014 Pazar
Hit : 2626
|